" Evleneceği gece (düğün gecesi), namaz kılmak istedi. Annesi izin vermek istemedi ama o, abdestini aldı ve namazını kıldı. Ve sonra..." Temsili Görseller (3)
"Melek'ül-mevt, yüz yirmi rahmet melekleriyle gelir. Yüzlerinin nûru Arşa çıkmış, başları tâclı ve arkalarında, nûrdan hülleler ve ayaklarında altın na'lınlar ve yeşil kanatları bulunur.." Temsili Görseller (4)
-- Düğün gecesi ölüm! [Gerçek Hikaye]
A) "Akşam namazını kıldıktan sonra makyajını yaptı, güzel beyaz elbisesini giydi ve düğün partisine hazırlandı. Sonra Yatsı ezanını duydu ve abdestini bozduğunu fark etti ve annesine "Anne, abdest almaya ve Yatsı namazını kılmaya gitmem gerek" dedi.
Annesi şok olmuştu: "Sen delirdin mi? Misafirler seni bekliyor, seni görmek için! Makyajın ne olacak? Hepsi suyla akıp gidecek!" sonra ekledi: "Ben senin annenim ve sana şimdi namaz kılmamanı emrediyorum! Vallahi şimdi abdest alırsan sana kızacağım."
Kızı, cevap verdi: "Vallahi, namazımı kılmadan buradan çıkmam! Anne, bunu bilmelisin. Yaratıcıya isyanda hiçbir yaratığa itaat yoktur."
Annesi dedi ki: "Düğün partine makyajsız geldiğinde konuklarımız senin hakkında ne der? Onların gözünde güzel olmayacaksın. Ve seninle dalga geçecekler."
Kız gülümseyerek sordu: "Yaratılışların gözünde güzel olmayacağım için mi endişeleniyorsun? Ya Yaratıcım? Endişeleniyorum çünkü, eğer namazımı kaçırırsam, O'nun gözünde güzel olmayacağım."
Abdest almaya başladı ve tüm makyajı akıp gitti, ama umursamadı. Sonra namazına başladı ve secde etmek için eğildiği anda bunun son secdesi olacağını fark etmedi. Evet! Secdede iken öldü!
Rabbine itaat etmekte ısrar eden bir Müslüman kadın için ne harika bir son.. Hikayesini duyan birçok kişi çok etkilendi. Öncelik olarak O'nu ve O'nun itaatini ilk sıraya koydu, bu yüzden O, ona herhangi bir Müslümanın sahip olabileceği en iyi sonu bahşetti. O, O'na daha yakın olmak istedi, bu yüzden O, onun ruhunu Müslümanların Kendisine en yakın olduğu yere aldı. Suphanallah! Yaratıkların gözünde güzel olup olmayacağını umursamadı, bu yüzden Yaratıcısının gözünde güzeldi.. (...) (Dipnot 2) " (1)
B) "Şimdi, o avret ki, lohusa veyâ hâmile veyâ tâûn yâhud iç ağrısından veya bunlardan hiç birisi olmasa, ancak yabancı erkeklere açık saçık görünmese ve kendisinden zevci hoşnud olsa, o hâtuna, ölürken Cennet melekleri gelip, karşısında, saf saf dururlar ve ona izzet ve ikrâm ile selâm verirler ve (Allahü teâlânın sevgili, şehîd câriyesi gel çık, ne eylersin dünyâ serâyında? Senden Allahü teâlâ râzı oldu ve senin bu hastalığını behâne edip, günâhını bağışladı, sana Cennet ihsân etdi, gel emânetini teslim et!) derler.
O hâtun, bu mertebeyi görüp, rûhunu vermek istedikde. etrâfına bakıp (Benim ile dostluk edenleri, yargılayıp rahmet etsin, sonra teslim edeyim) dedikde, melekler dahî, ricâsını ce-nâb-ı Hakka arz edeler. Bunun üzerine, hitâb-ı izzet gelip, (İzzetim hakkı için, kulumun cümle düâsını müstecâb kıldım) buyurulur. Melekler dahî, muştuluk eyleyeler.
Sonra, melek-ül-mevt, yüzyirmi rahmet melekleriyle geleler. Yüzlerinin nûru Arşa çıkmış, başları tâclı ve arkalarında, nûrdan hulleler ve ayaklarında altın na'lınlar ve yeşil kanadları bulunur. Ellerinde, Cennet yemişleri, kokuları misk gibi gelip, izzet ve ikrâm ile selâm verirler ve (Hallâk-ı âlem, sana selâm eyler ve Cennet verip, habîbi Muhammed "aleyhisselâm"a komşu eyler ve hazret-i Aişeye musâhib eyler) derler.
Bu îmânlı kadın, bu kelâmları işitip ve gözünün perdesi açılıp, ehl-i îmân hâtunlarını göre ve günahkâr olup, azâb olunanları göre ve (Onların günahlarını bağışla Rabbim!) diye, niyâzda buluna. Cenâb-ı izzetden, bir hitâb gele ki, (Yâ câriyem! Cümle murâdını hâsıl eyledim, ver emânetini, Habîbimin hâtunu ve kızı sana muntazırdırlar.)
Hemen bu hitâbı işitince, canı titreye ve ayakları atıla ve terler döke ve can vermek üzere iken, iki melek gele. Ellerinde ateşden bir çomak, sağ yanında biri, sol yanında biri dura ve şeytân aleyhilla'ne koşup gele ve 'gerçi bundan bize fâide yok ammâ, hele bir göreyim' deyip eline bir cevâhir çanak içinde buzlu su, bu sûretle gelip, suyu göstere. O melekler, o habîsi görünce, ellerindeki çomaklarla vurarak, elindeki çanağı kırıp, kendisini kovalar. O müslimân hâtun bunu görüp güle.
Sonra, o hûrî kızları, ona cevâhir kâse ile kevser şerâbı vereler, içe. Cennet şerâbının lezzetinden canı sıçrayıp kadehe yapışa ve melek-ül-mevt canını o kadehden ala. Melekler, çağırışıp, (İnnâ lillahi ve innâ ileyhi râci'ûn) diyeler. Ve canı alıp gökleri seyr etdirip, Cennete götüreler ve oradaki makâmını gösterip, derhal yine, meyyitin başı ucuna getireler.
Ne zemân ki, esvâbını çıkaralar ve saçını çözeler, rûhu hemen cesedinin başı ucuna gelip, der ki: (Ey yıkayıcı ! Âheste âheste tut! Zîrâ, Azrâîl pençesinden can yarası yemişdir. Ve tenim gâyet zahmet çekmişdir ve sarsılmışdır.) Teneşire geldikde, yine gelip diye ki: (Suyu çok sıcak etme! Tenim pek za'îfdir. Tez beni elinizden halâs eyleyin ki, rahat olayım.)
Yıkayıp kefene sarılınca, bir mikdâr dura, yine çağıra ve diye ki: (Bu cihânı son görüşümdür. Hısm ve akrabalarımı göreyim ve onlar da beni görsünler ve ibret alsınlar. Onlar da yakında benim gibi öleceklerinden, ardımdan feryâd etmesinler. Beni unutmayıp, Kur'ân-ı kerîm okuyarak, dâimâ ansınlar. Benim mîrâsım için, aralarında çekişmesinler. Tâ ki, kabrde azâb görmiyeyim. Cum'alarda ve bayramlarda da beni hâtırlasınlar.)
Sonra, musalla üzerine konuldukda, can yine çağırarak, (Râhat kalın, ey benim oğlum ve kızım, anam ve babam! Bunun gibi firâk günü yokdur. Hasretlik, görüşmemiz kıyâmete kaldı. Elveda olsun sizlere, ey ardımca göz yaşı dökenler!) der.
Nemâzı kılınıp, omuza alındıkda, yine çağıra ve diye ki, (Beni yavaş yavaş götürün! Eğer kasdınız sevâb ise, bana zahmet vermeyin! Sizden Allahü teâlâya hoşnudluk götüreyim!)
Kabr kenârına konuldukda, yine çağırır ve der ki: (Görün benim hâlimi de, ibret alın! Şimdi beni, karanlık yere koyup gidersiniz. Ben amelimle kalırım. Bu demleri görüp, vefâsız, yalancı dünyânın mekrine aldanmayınız!) Kabrine koydukları zemân, can, başının ucuna gelir. Zinhâr, bir meyyiti, telkînsiz bırakmayalar. (...) (Dipnot 2)
Allahü teâlânın emriyle, meyyit, kabrde uykudan uyanır gibi, uyana ve göre ki, bir karanlık yerdedir. Hizmetçisine ve câriyesine veya kendisine dâimâ yardımda bulunan kimseye seslenip, (Bana mum getirin!) der. Asla ses ve sadâ gelmez.
Kabr yarılıp, iki süâl meleği [Münker ve Nekîr] zuhûr eder. Bunların ağızlarından yalın ateşler ve burunlarından, siyâh dumanlar çıkmakda ola. Bu hâlde, ona yakın gelip diyeler: (Men rabbüke ve mâ dînüke, ve men nebiyyüke), ya'ni 'Rabbin kimdir ve dînin hangi dindir ve Peygamberin kimdir?' Bunlara doğru cevab verirse, o melekler, onu Hak teâlânın, ona rahmetiyle tebşîr edip giderler.
Hemen o ânda kabrin sağ tarafından bir pencere açılır ve bir ay yüzlü kişi çıkıp, yanına gelir. Bu îmânlı hâtun ona bakıp şad olur. (Sen kimsin?) diye süâl eder. (Ben senin, dünyâda, sabrından ve şükründen yaratıldım. Kıyamete değin, sana yoldaş olurum) diye cevab verir.
"Harâmları istemekden kesilmedikce nefs, Kalb, ilâhî nûrlara ayna olamaz hiç!" (2)
//////////////
DİPNOTLAR..
-----------
(Dipnot 1): "Ey Müslüman kız kardeş, onun yerinde olsaydın hayal et! Ne yapacaksın? Neyi seçeceksin - hoş yaratıkları mı yoksa Yaratıcını mı? Ey sevgili kardeşim! Önümüzdeki dakikalar için yaşayacağını garanti ediyor musun? Saatler? Aylar?! Kimse saatlerinin ne zaman geleceğini bilmiyor mu? Ya da ölüm melekleriyle ne zaman karşılaşacaklarını? Peki o ana hazır mısın? Ey başörtülü olmayan kardeşim! Neyi seçiyorsun - Başörtüsü takmayarak kendini memnun etmek mi yoksa başörtüsü takarak Rabbini memnun etmek mi? Başörtüsü olmadan O'nunla buluşmaya hazır mısın? Peki ya siz, "ilişki içinde" veya "açık ilişki" içinde olan kız kardeşler, bugün Rabbinizle buluşmaya hazır mısınız? Yarın?! Ne seçiyorsunuz - bu dünyanın zevklerini mi yoksa dirilişin (ahiretin) zevklerini mi?! Yüce Allah (SWT) hepimizi Kendisini memnun edecek olana yönlendirsin ve bu satırları okuyan herkese iyi sonlar versin, Amin!" (1)
(Dipnot 2): [Defnden sonra sâlih bir kimsenin (Telkîn) vermesi sünnetdir. Vehhabîler, telkîn vermenin sünnet olduğuna inanmıyorlar. Bid'atdır diyorlar. Ölü işitmez, duyamaz, diyorlar. Ehl-i sünnet âlimleri "rahime-hümullahü teâlâ çeşidli kitablar yazarak telkîn vermenin sünnet olduğunu isbât etdiler. Bu kıymetli kitablardan biri Mustafa bin İbrâhîm Siyâmi "rahime-hullahü teâlâ" hazretlerinin (Nûr-ul-yakîn fi-mebhas-it telkîn) kitabıdır. Burada, Taberânînin ve ibni Mendenin haber verdikleri hadîs-i şerîf yazılıdır. Bu hadîs-i şerîfde telkîn verilmesi emr olunmakdadır. (Nûr-ul-yakîn) kitabı, binüçyüzkırkbeş (1345) senesinde Siyamda, Bankong şehrinde yazılmış, 1396 [m. 1976] senesinde, İstanbulda, ikinci baskısı yapılmışdır.]" (2)
NOT: A ve B şıklarındaki hikayeler birbirinden bağımsız, iki farklı hikayedir. Sanki birbirleriyle bağlantılıymış gibi gösterilmesinin nedeni, mevcut hikayeye bir anlam katmasından dolayıdır. Dipnotlar, yazarlara aittir..
KAYNAKLAR;
-----------
(1)Death on her wedding night!
Venture Craze, 2 Eylül 2024
https://www.facebook.com/photo.php?fbid=992376119567080&id=100063841035786&set=a.477907847680579
ET:28.01.2025
(2) İslam Ahlakı, Hüseyin Hilmi Işık, "Müslüman Kadınların Ölümüne Dair Haller", syf 344-346
(3)Hal-Hal Yang Disunnahkan Dalam Mengkafani Jenazah
https://dalamislam.com/info-islami/hal-hal-yang-disunnahkan-dalam-mengkafani-jenazah/attachment/hal-hal-yang-disunnahkan-dalam-mengkafani-jenazah
https://dalamislam.com/wp-content/uploads/2019/10/2775c849-hal-hal-yang-disunnahkan-dalam-mengkafani-jenazah.jpg
ET:28.01.2025
(4)latihan apload CARA MENGKAFANI JENAZAH WANITA
andriani budiutami,18 Eki 2018
https://www.youtube.com/watch?v=HOfRVYwhoDA
ET:28.01.2025
Merhabalar.
YanıtlaSilÖlümün bir fiziki boyutu, bir de manevi boyutu vardır. Cenab-ı Hakk, hiçbir kulunu, ele ayağa düşmeden, oğlum kızım dedirmeden, kapılara baktırmadan, azıcık ağrı, ahsen ölüm nasip ve müyesser eyler inşAllah. "Üç gün yatak, dördüncü toprak" nasip olur inşAllah.
Manevi boyutuna gelince. Bu tamamen iman ve inançla ilgilidir. Eğer yalan dünyada, hayatını imanına şahit kılmışsan mesele yoktur. Ben de, telkin, kabir sorgusu, kabir azabı vs. şeylere inanmıyorum.
Selam ve saygılarımla.
Aynen bunlar iman ve inançla ilgili.. Dünya gerçekten yalan dünya, aldanmamak lazım dünyaya, insanın ayağını kaydırıverir, haberimiz bile olmadan.. Allah (cc) sonumuzu hayr'eyleye.. Teşekkür ederim..😊
SilErtugrul bey nasılsınız, bu çok ilginç bir yazı.. Nerden geliyo böle şeyler aklınıza, ilahi... :)) Ben ve eşim ahirete inanan insanlarız, bunların olacağını düşünüyorum.. Allah cc sonumuzu hayretsin..
YanıtlaSilYabancı kaynaklarda interneti dolaşırken karşılaşmıştım, okuduğumda ilgimi çekmişti, bende de bir kitap vardı, ikisi birleşince böyle güzel bir hikaye çıktı ortaya.. Amin, teşekkür ederim..😊
Sil她的信仰真強.
YanıtlaSil是的,確實有人有著堅定的信仰。謝謝。😊
Sil