10 Nisan 2019 Çarşamba

Ha! O robot sen miydin? Maalesef başarılı olamadın, terfi yapmayı unut canım!


Tüplü renkli televizyon çağı..

Eskiden bundan yaklaşık 35-40 sene önce açık hava sinemaları vardı. 80'li yılların başı /ortalarıydı sanmıyorsam. O zaman çocuktuk,biraz da büyümüştük tabii. Açık hava sinemaları o zamanlar popülerdi. Televizyon,ülkemizde daha yeni yeni emeklemeye başlamıştı ama tabii sadece TRT yayınları vardı O zamanlar,bizlerde de birer televizyon vardı ama siyah beyazdı,tüplüydü tabii. Tüplü renkli televizyon daha yeni yeni ortaya çıkmaya başlamıştı. Komşularımızdan sadece 1-2 kişide renkli tv vardı ve bizde yoktu, sonra rahmetli babam da gidip bir renkli tv almıştı. 

Renkli televizyonda çizgi film izlemek güzel oluyordu. Özellikle de komedi filmleri olunca,deymeyin keyfimize.. O dönemlerde kovboy filmleri de bayağı popülerdi.. TRT zırt pırt kovboy filmleri gösteriyordu. Tabii biz de severek izliyorduk. RedKit amca artık çocuklar arasında bir efsane olmuştu.

80'li yıllarda "evde sinema keyfi" ve eski VHS video film ve player'lar..

O zamanlarda da "evde sinema keyfi" de vardı. TV'de filmler izleniyordu ama açıkçası "sinema keyfi" vermiyordu. Bu nedenle pek çok komşumuzun evinde birer "video player" vardı. VHS kasetler o zamanlar popülerdi. VHS kasetleri o zamanlarda "videocu" denilen kişilerden alınıyordu. VHS filmler,o zamanlar kapış kapış alınıyordu.

Video player biz de yoktu ama komşularımızda vardı,biz izleyemiyorduk,yani sinema keyfi yapamıyorduk ama sağ olsun komşularımız "biz de izleyebilelim" diye,bizi davet ediyorlardı. Biz de gidiyorduk ara sıra video player de film izliyorduk. Ama açıkçası hiç hoşuma gitmemişti. Çünkü,evde sinema keyfi vermiyordu,başkalarının evinde izlemek çok can sıkıcı gelmişti bana..

Üstelik çok can sıkıcı filmleri izliyorduk,gerçi ailecek izlenecek filmlerdi bunlar ama işte arada bir böyle öpüşmeli möpüşmeli sahneler  olunca,ne gariptir filmler hemen kopmaya başlıyordu. Tabii o anda herkes "Aa ne kadar ayıp!" diye birbirine bakıp duruyordu..  Bizim hiç VHS video playerimiz olmamıştı ama bir daha da gitmemiştim başkalarının kendi film zevklerine katılmaya,açıkçası çok sıkıcı gelmişti bana..

Açık hava sinema salonları ve o dönemin filmleri..

O zamanlarda açık hava sinemaları daha rağbetti. Akşam olunca hemen her gün açık hava sinemalarının yolunu tutardık. Bir kaç arkadaş toplanıp giderdik. O dönemlerde sinemalarda daha çok "yabancı filmlerde "karate ve korku" filmleri çok rağbet görüyordu. Karate filmlerinde "Bruce Lee"'nin filmleri çok popülerdi o zamanlar..Korku filmlerinde "Jaws köpekbalığı,Kurt Adam,Şeytanın Arabası" gibi filmler de başı çekiyordu.

Türk filmlerinden de özellikle de Kemal Sunal,Zeki-Metin ikilisi,İyas Salman,Şener Şen gibi komedi ustalarıyla birlikte Müslüm Gürses,Ferdi Tayfur,İbrahim Tatlıses,Küçük Emrah,Ceylan gibi ses sanatçılarının da filmleri bayağı çok rağbet görüyordu.Hatta bu sanatçılardan baziları açık hava sinemalarına galaya gelirlerdi,bizler de gitmiştik o galalara..Daha önce bunu anlatmıştım..

Karateye başladık.. Taekwondo salonu küçüktü ama..

O dönemler hatırladığım kadarıyla 80'li yılların başı /ortalarıydı..Karate filmlerinde Bruce Lee'nin filmlerini izlemeyi çok severdik. Arkadaşlarla özellikle de onun filmleri için giderdik açık hava sinema salonlarına..

Sonra arkadaşlardan bir kaçı, kendilerinin de "karateye başlayacaklarını" söylemişti ve bana da "hadi sen de gel,hep beraber karate öğreniriz." diyorlardı. Ben de Bruce Lee'ye olan hayranlığımdan dolayı, bu teklifi de kabul etmiştim. Ancak bir sorun vardı. Ailem özellikle de babam, bunu kabul etmeyebilirdi..

Arkadaşlar zaten bizim akrabalarımızdı, onlar hemen gelip bizim pederi ikna etmişlerdi..  O akşam üzeri de hemen gidip bir karate kursuna kaydımızı yaptırmıştık. Kurs yeri çok ufak bir yerdi ve öyle tanındık bir yer değildi ama güzel anılarımız oldu.. Şimdi bakıyordum da öyle bir salon yok tabii aradan 35-40 sene falan geçmiş..

Beyaz kuşaktan sarı kuşağa geçiş..

Neyse, bu şekilde Taekwondo salonuna kayıt yaptırmıştık. Hemen bize "Beyaz kuşak" vermişlerdi. Daha acemiydik. Acemilere "beyaz kuşak" veriyorlardı. Yaklaşık 1 ay kadar falan eğitim görmüştük. Beyaz kuşaktan,sarı kuşağa geçecektik. Buna "kuşak terfisi" deniliyordu. Kareteciler, "kuşak terfisi" alabilmek için "kuşak terfi sınavları"na katılmak zorundaydılar..

Şimdi nasıl bilmiyorum ama o dönemlerde "kuşak terfi sınavları", 3 ayda bir yapılıyordu. Bizim buradaki eğitimimiz henüz daha 1 ay falan olmuştu. "Kuşak terfi sınavı" gelip çattığında,hocamız bizi de "kuşak terfi sınavlarına" katılmamız için kayıt ettirmişti.

Ziraa biz beyaz kuşaktan sarı kuşağa geçmek için gereken tüm dersleri almış ve her hareketi rahatlıkla yapabiliyorduk. Yani öğrenmiştik. Ama kuşak terfi sınavı için 2 ay daha beklememiz gerekiyordu. Bizim salon çok küçük olduğu için, tabiisi de öğrencisi de çok azdı. Özellikle de "beyaz kuşak"ta bulunan sadece bizler vardık. 1-2 öğrenci daha vardı ama beyaz kuşaktaki öğrenci sayısının fazlalığı sanmıyosram o dönemlerde önemliydi. Çocukları "spora katmak,sporu sevdirmek" vb açısından herhalde olcak kayıt edilmiştik..

Kuşak terfi sınavına katıldık..Kore bayrakları asılmıştı ama..

Neyse,gün geldi çattı..Hoca bizi topladı,"kuşak terfi sınavları"nın yapıldığı büyük bir salona götürdü. Salon neredeydi hatırlamıyorum şimdi ama çok büyüktü ve neredeyse İzmir'in her yerinden her salondan öğrenciler buraya gelmişlerdi. Çok kalabalıktı yani..

Etrafta bazı masalar ve bayraklar görmüştüm. Bayrakları görünce, bu bayrakların hangi ülkelere ait olduğunu pek anlayamamıştım. Türk bayrağının yanında bazı kırmızı ve beyaz çizgili ve noktalı bayraklar da vardı.. Daha sonradan öğrendiğim de ise bu bayrakların Kore bayrakları olduğunu öğrenmiştim. "Kore bayraklarının burada ne işi vardı?" demiştim kendi kendime..

Ama sonra işi çakmıştım, çünkü bir kaç tane Asya kökenli olduklarını fark ettiğim bazı kişilerde salondaki masalarda yerlerini almışlardı.. Yani bildiğimiz çekik gözlü Asyalılar işte.. Yani anladığım kadarıyla "bizim terfi geçip-geçemeyeceğimizi onlar karar vereceklerdi.."

Neyse sonra öğrencilerin hepsini, 3-4 tane  olan masaların karşısına dizi dizi sıraladılar. Bizler de sıraya girmiştik. Öğrencilerin köşelerde sıralandığı alanın tam ortası ise boştu. Çünkü burası, kuşak terfisi için gereken hareketlerin yapılacağı yerdi.

Sonra, herkes tek tek ve grup grup gelerek salondaki o boş meydanda hareketlerini sergileyecekti. Terfi yapmak için gereken hareketleri sergilerlerken, beyaz kuşak haricindekiler, "ikili müsabaka" için de birbirleriyle mücadele etmek zorundaydılar.. Hatırladığım kadarıyla Siyah ve Kırmızı kuşak terfisinden başlayarak, en alt seviyeye kadar gidilmişti. Böle böle derken sıra bize gelmişti.

O kız : "Ha, o robot sen miydin? Maalesef başarılı olamadın,sen terfi yapmayı unut canım!"

Önce terfi hareketlerini, diğer kişilerden oluşan bir grup olarak yapmıştık. İşte ben de burada, artık heyecandan mıdır nedir, öyle bir hata yaptım ki..

Hocalardan biri malum hareketler için bazı komutlar veriyordu ve öğrencilerde bu komutların karşılığı olan hareketleri meydanda sergiliyordu. İlk başlarda güzel gidiyordum ama sonra aklıma başka şeyler gelmeye başladı ve konsantrasyonumu kaybettim ve o anda ne yapacağımı şaşırdım. 

Şaşırdığım için de aklıma da hiç bir şey gelmiyordu. Ve o anda aklıma Bruce Lee'nin sahnelerinden biri gelmişti. Hani biz de olur ya,önemli ve sevdiğimiz büyüklerimizden birini gördüğümüzde saygımızdan dolayı "ellerimizi ön tarafa getirip birbirine bağlarız" ya, ha işte o esna da  Bruce Lee'nin de o filmlerinden birinde özelikle de hocalarının yanında bu şekilde durduğunu farketmiştim.

İşte o an bu aklıma gelmişti. ve aklıma da başka hiç bir şey de gelmiyordu. Çünkü, bir hata yapıştım ve o hatamı telafi etmem gerekiyordu. Ama nasıl? Aklıma hiç bir şey gelmediği için ben de hemen bu hareketi yaptım ve öylecene robot gibi durdum,hiç yerimden bile kıpırdamadım..

Aslında bunu yapmaktaki amacım, "bir yanlış yaptım ve başka hiç bir şey de aklıma gelmediği için, şimdi bir hareket yapmaya başlasam büyük ihitmalle yanlış hareketleri yapacaktim,çünkü aklıma o an hiç bir şey gelmiyordu o nedenle hiç değilse hiç bir şey yapmayayım,böyle saygı duruşunda bulunayım.." diye düşünmüştüm..Ama tabii sonuç ne olurdu orasını hiç kestirememiştim açıkçası..

Tabii bu arada herkes bana bakıyordu garip garip.."Ya bu çocuk napti böle,baştan kaybetti!" dercesine.. Özellikle de hocamın surat ifadesi çok şaşkındı ve biraz da kızgın gibiydi sanki,"Böyle robot gibi durmak da neyin nesi?"  dercesine kafasını sağa sola hafifçe sallıyordu..Kimse buna bir anlam verememişti. Ancak Koreli hocalara baktığımda ise yüzlerinde, onlarında buna şaşırdığını ancak hafif bir gülümseme yaptıklarını da farketmiştim..

Diğer hareketlerimi kırık vermeden yapmıştım..

Neyse,bu durum benim terfi atlamamı engellemiş gibi görünüyordu.  Buna rağmen ben o esnada kaldığım yerden devam etmiştim. Ben böyle robot gibi dururken, gruptaki arkadaşlar, ileri doğru bir tur attıktan sonra benim yanıma tekrar geldiklerinde, ben de onlarla birlikte 2. ve diğer turlara başarılı bir şekilde devam etmiştim. Ama tabii o hatam bana pahalıya gelecek gibiydi sanki..

Grup hareketleri bitince, tek tek hareketlere geçildi ve ben de bunu yine başarıyla atlatmıştım. Hocamız bana hiç birşey söylememişti,sanki olacakları önceden biliyor gibiydi. Daha sonra terfi sınavları bitmeye yakın, bizler de yavaş yavaş üstümüzü giyinmeye başlamıştık..

Açıkçası ben bayağı utanmıştım, utancımdan ayakkabımı bile salonun merdivenlerine getirip giymeye başlamıştım. O esnada küçük bir kız yanıma geldi. Aslına bakarsanız hiç de küçük değildi, o zamanlarda aynı yaşlarda sayılırdık. Benim suratıma bakıp,pişkin bir ifadeyle  "Ha, o robot gibi duran sen miydin? Maalesef sen terfi yapmayı unut canım!" demez mi? Hemen salona gidince tabii ben de şaşkın ve bir o kadar da kızgın bir şekilde ona bakıyodum.. Kendi derdime mi yanayım ,bunun bu pişkin tavrına mı? 

Neyse, bu olaydan sonra 1-2 hafta sonra terfi sonuçları hocamıza ulaşınca, o da duruma çok şaşırmaz mı? Ben tam hatırlamıyom ama 80 puanla terfi atlamıştım galiba.. "Vaaw!" dedim, ne bu ya? Anlaşılan Koreli hocalar bana kıyak yapmışlardı herhalde.. 

Yani nedenini pek bilmiyorum ama herhalde o anda yaptığım yanlışdan dolayı,aklıma hiç bir şey gelmemesi durumunda sergilemiş olduğum, "hazır ol /saygı duruşu" hareketi, herhalde Koreli hocalara ilham vermiş olmalı.. Yada tam tersi de olabilir, "Yav daha bu çocuk,şimdi buna ceza verirsek azmi,ilhamı,ümidi,hevesi azalır." vs gibi de düşünmüşler de olabilirler..Artık bilemicem ama işte bir şekilde "sarı kuşağa" geçmiştik işte..Tabii diğer arkadaşlar da terfiyi almışlardı. Hepimiz memnunduk.. Hocamız ise şaşkındı ama o da gayet çok memnundu..

Benim sevincim kısa sürdü..1,5 ay sonra kareteyi bırakmak zorunda kaldım..

Tabii bu çok sevindirici bir durumdu ama ailemin bu sevincime katıldığını pek söyleyemem.. O zamanlarda fakirdik,karate parasını da zor elde edebiliyorduk. Ben o zamanlar da bir fabrikada küçük işçi olarak çalışıyordum. Aldığımız para ise asgari ücretten çok düşük bir paraydı. Sigorta desen o hiç yok..

Bu şekilde karateye devam etmemiz imkansızdı. Hocalarımızın durumları da çok farklı değildi, onlarda zar zor geçiniyorlardı mesela.. Bizim durumumuz böyle olunca, rahmetli babam'da "eşek sıpası,karete öğrenip beni mi döveceksin?!"  diye bir bahaneyle, artık karate salonuna gitmeme izin vermemişti..Ama aslında asıl sorun fakirlikti. Aldığımız ücret zaten zor geçinmemize yarıyordu. Bu nedenle karateyi bırakmak zorunda kalmıştım. İlk bırakan ben olmuştum. Ardından diğer arkadaşlar da aynı nedenlerle sporu bırakmak zorunda kalmışlardı..

İşte bize ait kısa hikayemiz bu şekilde sevgili arkadaşlarım. umarım canınızı sıkmamışımdır.. Haydi kendinize iyi bakın,sağlıcakla kalın sevgili dostlarım..

✔ Blogger Author by Ertuğrul Yıldırım 🙂💓

24 yorum:

  1. TRT nin kovboy filmleri gösterdiği yılları çok iyi hatırlıyorum, ben severdim zaten kovboy filmini o yüzden de hiç kaçırmazdım, favorim İyi, Kötü, Çirkin'dir.:)))o kasetlerden hiç almadık dersem inanır mısın? Bulaşmadık hiç o modaya:)))bizim de senin gibi paramız yoktu o yüzden, onlar bize lükstü, fakirlik ayıp değil, insanları fakir yapan devlet utansın di mi ama? Hakkıyla çalışanlar bugün de yoksul, pazarda fileyi dolduramıyoruz, ama İst. belediyesinde 28 000 bankmatik memur varmış...oturdukları yerden maaş alıyorlar e öyle olunca bizler tabii fakirleşiriz. Ne diyeyim Allah'tan bulsunlar. Asalaklar.....karate maceranızını da öğrenmiş oldum:))benim abim de gençken merak sarmıştı ama kursuna gitmedi hiç kitaplar alır kendi kendine yapmaya çalışırdı:))sanırım tüm erkek çocuklar gençken merak sarıyor...

    YanıtlaSil
  2. O zamanları hatırlıyorum bizim renkli tv mizde vardı videomuzda mahallede bir bizde vardı sanırım komşularımızı çağırırdık bizde ne güzel günlerdi.Yakınlarda bir karete kursu vardı gider içeride oturur çalışmaları izlerdik biz ne kadar özgür çocuklardık ya bütün gün sokaklarda canımız ne isterse yapardık kimse bize buraya girmeyin demezdi bir gün ben Karete kursunun girişindeki kapıyı yanlışlıkla devirmiştim kapı zaten duvara dayalıydı orda bir camı kırmıştı hemen kaçmıştık.Sonra az sonra geri döndük herkes toplanmış cama bakıyor karete kursunun sahibi hepsini kırmayı becerememişler diyip eliyle kalan camı kırmıştı.Vay ne gösteriydi ama:))Sonra özel günlerde kurtuluşlarda falan o kurstakiler gelip üst üste olan tahtaları kırarlardı gösteri yaparlardı.Özledim çocukluğumu kimsenin bizi hor görmediği zamanları:(((

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şarkı siten yok hala ben orayıda seviyordum bugün cat stevens wild life ı dinledim senin blogun aklıma geldi.

      Sil
  3. ayyyyy tam türk filmi gibi bu hikayen yaaa çok tatlııııı, ben de sorcaktım şimdi yapıyon mu diyeeee. bruce lee çok iyi de mi yaaa :) bikaç filmini izledim. chuck norris heeey :)

    YanıtlaSil
  4. Yaa ne zamanlardı değil mi. Siyah beyaz televizyon uzun zaman varlığını sürdürdü bizim evde. Renkli televizyon alındığından ne büyük bir gelişmeydi hepimiz için. Tabii kumandası falan yok o zaman televizyonun. Kumanda görevini çocuklar görürdü. Televizyonu aç, kapat, sesini kıs falan... Tabii kanal seçeneği olmadığından kanal değiştirme derdi de olmuyordu. Bizim bi amca vardı Hayati amca ilk televizyon kumandasını o geliştirmişti sanırım. Şöyyle uzuunca bi sopa bulmuş, onunla televizyona uzanıp, düğmelere dokunuyordu. Ahahha ayy aklıma neler geldi yaa... :) Trt 2 kanalı açılmıştı bir süre sonra. Televizyonda Cosby ailesini izlerdik. Mavi ay dizisi vardı. Güzel ve Çirkin vardı. Tehlike Çemberi vardı bir de. Ben bunları sayıyorum ama çok pis yaşım çıkıyor ortaya diimi :) Dediğiniz gibi karate modaydı o ara. Filmlerden ötürü herkes karateye merak sarmıştı. Anınız gayet hoşmuş. Evet o zamanlarda insanların maddi durumları malumdu ama yine de mutluyduk. Bu kadar daralmıyorduk. Ya da biz çocuktuk diye bize öyle geliyordu. Yine çok yazdım ben :) Valla sizin paylaşımlar hep diyorum ya zamanda yolculuk yaptırıyor bana. Teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ahhaaaa Gülhan hanım babam bana derdiki doğal uzaktan kumandam git kanalları değiş tv nin yanında dururdum babam değiş değiş derdi beğendiği kanal oluncada dur derdi şimdiki çocuklara yapsak çok gülerler:))))

      Sil
    2. Yaa bu konuda yalnız değil mişim demek ki. :) Evet kumanda yokken çocuklar ne güne duruyor sanki değil mi ama :)

      Sil
  5. Bize yine nostalji yaptırdınız Ertuğrul Bey, çok teşekkürler.

    YanıtlaSil
  6. VHS kaset deyince bir anı geldi aklıma. Çok sevdiğim bir rap sanatçısı vardı(o yıllardan bahsediyoruz tabi)o gün konser yayını tv'den verilecekti,izlemek için can atıyordum ama akraba ziyaretine gideceğimizden izleyememiştim de komşu teyzemize konseri vhs kasede çeker mi diye ricada bulunmuştum.Çekmişti sağolsun.Ama ne mutluluktu :)

    YanıtlaSil
  7. Vay be ne güzel anlarmış zaman tüneli olacak gideceksin o zamanlara.Değerli yazın için teşekkürler.

    YanıtlaSil
  8. Ertuğrul bey bir bahar mimi hazırladım, size de pas ediyorum. Gelip alırsanız çok sevinirim. Sevgiler... :)

    YanıtlaSil
  9. 80 li yılları hatırlamış olduk sayenizde hepimiz daha bir fakir daha bir saf daha bir naiftik...komşusu aç olan tok yatmazdı o yıllarda...yediğimizi içtiğimiz sergilemek değil aksine aman koku gitmiştir deyip tabağa koyup komşumuzla paylaştığımız yıllardı ...yanılıyor muyum acaba...

    YanıtlaSil
  10. Başlık nasıl değişik böyle...
    Televizyondaki filmlerin bir geçidi oldu yazınızı okumak.
    :)

    YanıtlaSil
  11. Ne güzel yaptınız bizi o dönemlere götürdünüz. Önceleri bizde de tv yoktu. Tüm mahalle üst komşumuza giderdik. O da ertesi gün rahatsız olduğunu ima ederdi. Haklıydı kadın aslında.. Sonra rahmetli babam da almıştı. Pazar günleri küçük evi izlerdik. Kovboy filmlerini ben de kaçırmazdım. Türk filmlerini de... Açık hava sinemaları da çok eğlenceli olurdu. Ne güzeldi o günler. Mutluyduk huzurluyduk... İnsan da hayvan da değer görürdü. Hatır gönül güdülürdü. Sevgi saygı vefa vardı... Emeğinize sağlık ne iyi ettiniz..

    YanıtlaSil
  12. Müthiş bir yazıydı Ertuğrul Bey bayıldım, o kızın repliği çok şirinmiş ama:)) robot hareketi mi terfi getirdi yoksa size..:))) elinize sağlık:)

    YanıtlaSil
  13. Sadece bakıp çıkmak için girmiştim ancak yazının devamını ararken buldum kendimi tabii hikayeyi de bir o kadar üzücü buldum. Umarım şimdiki hayatınızda karateden ayrıldığınız için sizi mutlu edecek nedenleriniz vardır.

    YanıtlaSil
  14. Bruce Lee filmleri hala süper gelir bana. Bazen enteresan bir şekilde bayram sabahları tvler veriyordu. Teşekkürler

    YanıtlaSil
  15. benim de çocukluğumda yaşadığım anılar canlandı :) video kasetçi vardı, evimizin yan tarafında, o zamanın son model otomobilleriyle gençler gelip günün popüler filmlerini alırlardı, bu onlar için çok önemliydi sanırım pek bi havalı davranırlardı, video sahibi olmak önemliydi :)

    YanıtlaSil
  16. O zamanlar video kaset izleyebilmek lükstü.babam cok merakliydi her yeni cikan seyi alirdi. Cok izlerdik. Acik hava sinemalarini da cok severdim 😊

    YanıtlaSil
  17. Geçmiş zamanlar Bu günlerden daha güzel miydi bilmem Ertuğrul Bey

    YanıtlaSil
  18. O dönemler kafamda net. Biz "videocu" dan çıkmazdık:) Rahmetli babam yenilikleri çok severdi. Renkli tv, video player neredeyse çıkar çıkmaz alınmıştı bizim eve. Şanslıydık evet, babam yıllarca fabrikada vardiyada çalıştı ama bu sayede biz de lojmanda kalıp rahat bir çocukluk geçirebildik.
    Sporu bırakmak iyi olmamış tabii ama geçim derdi zor...

    YanıtlaSil
  19. Ben yetmişlerde çocuktum ve televizyon henüz bizim eve girmemişti.Mahalleli, televizyonu olan bir komşunun evinde toplanır, topluca izlenirdi siyah-beyaz görüntüler.
    Yazlık sinemalarımız vardı.Dönemin Türk filmleri oynardı çoğunlukla.
    Ne güzel günlerdi,günler!
    Yazınız,o günlere götürdü beni,teşekkürler. :)

    YanıtlaSil

YORUM UYARISI : Yorumlara suç unsuru taşıyabilecek link (sadece suç unsuru taşımayan kişisel blog adreslerine izin verilir) ve her türlü telefon numarası bırakmak ve küfür, hakaret vb gibi suç unsuru olabilecek yazılar yazmak yasaktır.. Tespit edilirse yayınlanmaz.. Gözden kaçıp-yayınlananlar olursa, sonradan tespit edilirse silinir.. Teşekkürler..