13 Şubat 2019 Çarşamba

Yıkılan binalar ve bir sorumsuzluk tespiti, bir hırsızlık-yağma şüphesi..


                                                Yıkılan binalar ve hep aynı manzaralar; sorumsuzluk (1)

"Yıkılan binalarda hayat kurtarırken yapılan tehlikeli bir yanlış ve tonlarca molozların altında kalan milyarlarca hatta trilyonlarca lira değerindeki değerli ziynet eşyaları yağmalamak/hırsızlamak şüphesi üzerine.."

Biliyorsunuz İstanbul Kartal'da 8 katlı bir bina çöktü. Çok sayıda aile de yıkılan binanın tonlarca ağırlığındaki molozların altında kaldı. Ölenler oldu..Allah mekanlarını cennet eylesin..Yaralı olanlara da Allah şifalar versin..

Bina yıkıntılarını ve özellikle de hayat kurtarma telaşı içinde olan insanları görünce aklıma ne geldi biliyor musunuz? Ekranlarda bu manzarayı görünce aklıma 1999 Marmara depremi ile yıkılan binalar,altında kalan canlar ve hayat kurtaran insanlar geldi..

Tabii bu acı manzaraları görünce insan üzülüyor. İnsan,ister istemez hemen hayat kurtarma telaşı içine girebiliyor. Bu güzel bir şey aslında.  Tabii ki hayat kurtarmak güzel bir şeydir ancak bu doğru bir şekilde yapılırsa, bu daha güzel olur.

Öyle gelişi güzel yapılırsa, düşünün bir kere, "hayat kurtaralım derken o hayatların daha beter kararmasına hatta ölüp gitmesine" bile neden olabilirsiniz..

İşte bunlardan birine biz hatta hepimiz ekran başında bizzat şahit olmuştuk. Sadece 99 depreminde değil daha yeni Kartal'da yıkılan binada da bu yaşandı olay.. Ne miydi o? Yukarıda resim size bir şey ifade ediyordur umarım..

Yapılan tehlikeli bir yanlış ve bir yağma/hırsızlık şüphesi..

Bunu anlatıcam ama önce yaklaşık 1999 depreminden beri günümüze değin gelen bir "yağmalama/hırsızlık" şüphesinden bahsetmek istiyorum..

Önce yağma/hırsızlık şüphesinden başlayalım..

1) Yıkılan binaların altında kalan milyar/trilyonlarca lira değerindeki değerli ziynet eşyaların yağmalanması /hırsızlanması şüphesi..

                                                     Yıkılan binalarda yapılan yağmalama/hırsızlık şüphesi -temsili resim (2)

99 Marmara depremi olduğunda, hepimiz buna çok üzülmüştük. Onlarca,yüzlerce hatta sanmıyorsam binlerce bina yıkılmış ve tonlarca ağırlığındaki molozların altında binlerce vatandaşımız ile bu vatandaşlarımıza ait milyar hatta trilyonlarca lira değerindeki değerli ziynet eşyalar da kalmıştı..

Şimdi, "Yav kardeşim sen ne diyon? Burda hayat memat önemli. Millet can derdinde, sen mal derdindesin!" diye veryansın edebilirsiniz. Doğrudur, haklısınız bu düşüncede olmanız ama bu şekilde düşünmek ve bu konuda hiç bir şey yapmamak, en çok da varsa eğer bu yağmacı,hırsız,dolandırıcı insanların işine yarayacaktır..

"Varsa eğer" diyoruz çünkü gerçekten de böyle bir şey var mıdır yok mudur bilmiyoruz. Sadece günümüze değin gelen bir yağmalama şüphesinden bahsediyoruz. Halkımızın dilinde var olan ciddi bir şüpheden..

Düşünün bir kere..

Siz hayat kurtarmaya gidiyorsunuz. Siz hırsız,yağmacı,dolandırıcı vs değilsiniz. Ama sizinle birlikte çok sayıda tanımadığınız kişilerde yardıma geliyor. Bunların içerisinde hangisinin yağmacı,üçkağıtçı,dolandırıcı,hırsız; hangisinin dürüst insanlar olduğunu, nereden bileceksiniz?

Tabii ki dolandırıcı ve hırsızlar diye tabir ettiğimiz kişiler de insandır. Onlarda insaniyet duygularıyla yardıma gelmiş olabilirler. Bunda kötü bir şey yok aslında ama işte burada asıl sorun sanmıyorsam "samimiyet" probleminde galiba..

Hayat kurtaranların samimiyeti..

Yardım da samimi değillerse eğer, tonlarca ağırlık altındaki milyarlarca lira değerindeki (ufak tefek,küçük de olsa) değerli ziynet eşyaları da, onlarca kişinin hayat kurtarma telaşı içerisinde, kaşla göz arasında ceplerine atıyor olabilme ihtimali de çok mümkündür tabii ki.. Yağmalama ise çok ayrı bir şey aslında.. Belki bu gözle görülebilen bir şeydir. Ama hırsızlık için aynı şeyi söyleyebilmemiz mümkün değil herhalde..

Aslında bu samimiyet problemi sadece dolandırıcı,hırsız,üçkağıtçılar gibi suçlularda yok, normal bir insanda bile bu samimiyet problemi olabiliyor..

Hayat kurtarırken, insanların değerli ziynet eşyalarını da kaşla göz arasında ceplere indirilmesi ne kadar üzücü bir durum aslında..

" "Bir yandan hayat kurtarmaya çalışıyorsunuz, öte yandan yağmacılık,hırsızlık yapıyorsunuz.." Bunun adına hayat kurtarma denilebilir mi? "

Daha önce de dediğimiz gibi böyle bir şey var mıdır,yok mudur bilemiyoruz; sadece bunun bu şekilde olabileceğine dair yaklaşık 99 depreminden bu yana gelen derin bir şüphe vardı,bunu anlatmaya çalışıyoruz. Eminiz bu tür bir şüphe sizin de aklınıza gelmiştir?

99 depreminde yıkılan binaların altından sağ kurtulan insanların, değerli eşyalarının yağmalandığı,hırsızlık yapıldığına dair herhangi bir şikayetleri olmuş mudur onu da bilemiyoruz, henüz araştırmadık..

Ama biz olabileceğini pek tahmin etmiyoruz. Çünkü,kurtulan insanların en sevdikleri canları gitmiş, şimdi mal derdine düşmelerini de pek düşünemeyiz herhalde..Ama varsa da kimse kalkıp da "yav senin canların gitmiş,sen mal derdindesin!" demez herhalde.. Bu resmen sorumsuzluk,vurdum duymazlık olur..

Daha öncede dediğimiz gibi aslında bu bir şüphedir. Hem de 99 depreminden beri günümüze değin gelen büyük bir şüphe. Böyle bir şey var mıdır yok mudur bilemiyoruz ama devletin bu şüpheleri giderebilecek bir şey yapmaması da bu şüphenin daha da artmasına neden oluyor. O nedenle;

Devletin, yıkılan binaların etrafında yağmalama ve hırsızlık olaylarına karşı tedbir alması gerekir..

Binaların altından kurtulan insanların mal derdine düşmesini bekleyemeyiz. Zaten beklenmemelidir de.. Bu sorumluluk onların değil, başta devlet olmak üzere tüm toplumun sorumluluğudur..

Devletin bilahare buna bir çözüm bulması gerekir. 

"Eşyaların kaşla göz arasında yağmalanması,hırsızlık yapılmasını önlemek ve bu kayıp eşyaların bulunması,korunması ve sahiplerine teslim edilmesi için gerekli tedbirlerin alınması gerekir.."

Yıkılan binaların altında kalan insanlara ait milyar hatta trilyonlarca lira değerindeki (sağlam beyaz eşyalar da dahil) para,altın,gümüş gibi onlarca,yüzlerce hatta binlerce değerli ziynet eşyaların bulunması, korunması ve zamanı geldiğinde de sağ kalan aile bireylerine /sağ kalan yoksa en yakın akrabalarına teslim edilmelidir.. Yapılması gereken şey budur.

Eğer ailelerin hiç bir yakını,akrabası falan yoksa eğer, bu yakınların sonradan çıkma ihtimaline karşın, bu değerli eşyalar, belli bir süreye kadar devletin hazinesinde korunabilir.Eğer kimse bunlara sahip çıkmazsa bu süre zarfında, bu değerli eşyalar devletin hazinesinde kalıcı hale getirilebilir.. Tabii bu sadece bir öneridir..

Unutmadan kimseyi suçlamak istemiyorum ama bu şüpheler sadece normal sıradan vatandaşlarımız için geçerli bir şey değildir. Hayat kurtarmaya gelen resmi üniformalı memur/sivil memurlar için de geçerlidir. Kimseye bu nedenden dolayı tolerans gösterilmemelidir. Çünkü,onlarda insandır ve yağma ve hırsızlık yapma olasılıkları da mümkündür..

2) Çok tehlikeli bir yanlış : Tonlarca ağırlıktaki molozların üzerine çıkmak..

                                                             Yıkılan binalar ve hep aynı manzaralar; sorumsuzluk (1)

O dönemlerde (99 depreminde) yapılan çok tehlikeli bir yanlışı fark etmiştim. Eminim bu yanlışa sizlerde şahit olmuşsunuzdur..

O yanlış da,hayat kurtarmaya gelen insanların, yıkılan binaların tonlarca ağırlığındaki molozlarının üzerine çıkması idi..

Bu nasıl olabilir? Hiç akıllarına gelmiyor muydu?

Şimdi aynı şey Kartal'daki binanın yıkılması olayında da yaşanıyordu sanki, adeta tarih yeniden tekerrür ediyor gibiydi..

"Yıkılan binaların tonlarca ağırlığındaki molozların altında kalan insanların yaşaması ve ölmesi, sadece küçük bir ağırlık tetikleyicisine bağlı olabileceği, acaba hiç akıllarına gelmiyor mu bu hayat kurtarıcıların?"

Düşünün bir kere..Okuyun lütfen..

Kendinizi bina altında kalan kişilerin yerine koyun..(Allah göstermesin o acıyı ama bunu bu şekilde düşünürsek,konuyu daha iyi anlarız..)

Bir bina yıkılıyor ve siz, binanın tonlarca ağırlığındaki beton ve demir yığınlarıyla dolu molozların altında kaldınız. Kaldınız ama bir umut ışığı göründü.

Üzerinize yığılan tonlarca ağırlığındaki beton ve demir yığınları, sizi adeta teğet geçmiş durumda. Demir yığınının bir ucu da tam da sizin kafanızın ucuna rast gelmiş.

Sizin bu tehlikeden kurtuluş umudunuz milyonda bir de olsa var. Ama var. 

Bu demir yığının üzerine baskı yapabilecek en ufak bir ağırlık, sizin sonunuzu getirebilir. Demir yığınının ucu, o ağırlığın baskısıyla, sizin başınızı delip geçebilir.. Kurtulmanız, o demir yığınının üzerinde bir baskının (yani bir ağırlığın) olmamasına bağlı olabilir..

Ama o da ne yaklaşık her biri 100 kilo ağırlığında olan onlarca kişi, hayat kurtarma telaşı içinde yıkılan binanın üzerine çıkıyor. Eyvah da eyvah! Sayıları 10 kişi olsa bu ağırlık yaklaşık 1000 kilo yani 1 ton eder.

1 ton ağırlığın, o demir yığınına /o yığının bulunduğu betona nasıl bir baskı ve nasıl bir ağırlık yaptığını bir düşünün..

O baskıya, o ağırlığa dayanır mı dersiniz? Düşünün bir kere Allah aşkına! Kaldı ki, ekrandan gördüğümüz kadarıyla binanın molozlarının üzerine çıkanların sayısı sanmıyorsam 10 kişiden çok fazlaydı..  Öff ya aman Allah'ım nedir bu ya?

Yani,düşünemiyorum..Çok dehşet verici bir şey aslında.. Bu nasıl vurdumduymazlık? Bu nasıl bir sorumsuzluk..

Belki de bir insanın hayatının kurtulabilmesi mümkünken,hayat kurtarma telaşı yüzünden sırf bu sorumsuzluk yüzünden o insanın ölümüne sebep olunabilmesi ne kadar üzücü bir durum aslında..

Hatta yaşam umudu olan birden fazla kişinin olduğunu da düşünün..Gerçekten çok büyük bir sorumsuzluk.. Bir kişinin hatta daha fazla kişinin hayatları bir pamuk ipliğine bağlı olmasının düşünülememesi, gerçekten çok üzücü ve bir o kadar da dehşet verici aslında..

Bu nasıl hayat kurtarmak anlayamıyorum?
Devlet,buna nasıl müsaade ediyor,onu da hiç anlayamıyorum?

Ya,özel olarak yetiştirilen şu AKUT denen takım.. Allah aşkına bunların da mı aklına gelmez böyle bir yaklaşım? Yazık ya gerçekten?

Burada benim gördüğüm en büyük eksiklerden ikisini söyleyeyim;

1) Yıkılan binanın molozlarının üzerine çıkılması..

2) Devletin yıkılan binalar konusunda ,anında müdahale için yeterince bir bilgiye,eğitime,koordine çalışmaya ve ekipmana sahip ol(a)mamasıdır..

Bunlar konusunda gerçekten biraz şüpheliyim..Özellikle de anında hızlı bir şekilde müdahale edebilecek bir koordine çalışma ve ekipman ihtiyacı konusunda..

99 depreminden dersler çıkarılmadığı çok açık bir şekilde belli oluyor..

Ekipman ihtiyacından kastımız;

1) Yıkılan binalar için özel olarak eğitim görmüş elamanların olmaması.. Aslında var ama ne kadar yeterli orası tartışılır? AKUT, maalesef bunda çok yetersiz olduğunu kanıtladı..

2) Yıkılan binalar için HER İLDE özel olarak hazır bulunması ve anında müdahale edebilme kabiliyetine sahip   (tonlarca ağırlığındaki molozları özenle kaldırabilecek) vinç gibi özel araç-gereçler,makinelerin olmaması.. Belki de vardır bilemiyorum ama gördüğümüz manzaralar, bunun çok yetersiz olduğunu bize gösteriyor sanki..Açıkçası;

"Bu tür araç gereçlerin,makinelerin ve bunları özenle kullanabilecek özel eğitimli personellerin, hemen HER İLDE hazır ve her zaman çalışabilir halde bulunması ve böyle durumlarda , yıkım yerlerine anında müdahale edebilmeleri gerekir.."

Böyle bir yapılanmanın var olduğunu düşünüyordum ama galiba yok gibi.. Yada var ama bu gerçekten çok yetersiz sanki..

Çünkü, Kartal'da yıkılan bina da her şeyi kendi gözlerimizle gördük.. Enkazın üzerine çıkan sorumsuz onlarca insanın ağırlıkları bir yana, bu molozların özenle kaldırılması konusunda yaşanan sıkıntılar da söz konusuydu sanki..

Bu molozaları kaldırabilmek için de yine molozların üzerine yüzlerce kilo ağırlığındaki görevliler/insanlar çıkıyordu.. Bu şekilde nasıl hayat kurtarıyorlar, anlamak zor?

Derhal buna bir çözüm bulunması gerekiyor.. Bu eksikliklerin giderilmesi dileğiyle..Ölenlere Allah rahmet eylesin,mekanları cennet olsun. Kalanlara da acil şifalar ve sabır diliyorum.. Sağlıcakla kalın dostlarım..

KAYNAK;
----------
Resim;
(1)Kartal’da Çöken Binanın Enkazında Çalışmalar Sürüyor
https://www.youtube.com/watch?v=X55awxKHb88
ET:13.02.2019
(2) yagmalama ve hırsızlık
http://www.ahmbay.com/sms/komik-resimler.php?id=5070&s=11
http://www.swailes.com/Swailes-Blog.php?refresh=1&page=4
ET:13.02.2019

Bilgiler;
-----------
Kartal'da enkaz kaldırma ve arama çalışmaları sona erdi
https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/kartalda-enkaz-kaldirma-ve-arama-calismalari-sona-erdi/1388499
Haber:10.02.2019
ET:14.02.2019
Yayın yasağı hangi koşullarda getirilebilir? - Fatma ÇELİK
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/yayin-yasagi-hangi-kosullarda-getirilebilir-50756yy.htm
ET:14.02.2019

NOT : Bizim burada verdiğimiz bilgiler taa 99 depreminden bu yana gelen çok önemli bir tespitimizin ve toplumda var olan bir şüphenin paylaşılmasından ibarettir. Saygılarımla..E.Y.

✔ Blogger Author by Ertuğrul Yıldırım 🙂💓

17 yorum:

  1. Yazık ki insanlarımız acıları paylaşmak yerine, fırsatçılık peşinde. Tenzih ederek söylüyorum ama dediğin gibi 99 depreminde de çoğu insanın eşyaları, ziynetleri, paraları kayıptı. Bulunamadı da.

    YanıtlaSil
  2. Aynı şeyi bizde konuştuk, o kadar çok insan oraya yiğilinca" yağmacı, hırsızlar da varmıdır acaba dedik. Maalesef herkes iyi niyetli değil.

    YanıtlaSil
  3. hem cahillik çok fazla hemde insanlık bitmiş ne diyim güya müslüman ülkeyiz

    YanıtlaSil
  4. Ertuğrul Bey yağma durumu Buyuk Yalova depreminde de oldu.Yetkililer geç de olsa önlem alabildi.
    Önemli bir konuyu ele almışsınız.
    Çözüm yollarınız ise gerçekten harika..
    Kaleminize yüreğinize sağlık

    YanıtlaSil
  5. Yıkılan binalar haberleri gerçekten çok üzücü ve büyük bir felaket. Ve üstelik kurtarma sırasında bu hataların yapılması daha da büyük bir felaket. Akut'un bu hataları yapması da çok ilginç. Eskiden daha deneyimli bir kadrosu vardı Akut'un. Marmara depreminde az kişiyi kurtarmamışlardı. Ben de çok üzüldüm bu yaşananları okuyunca.

    YanıtlaSil
  6. Bu konuda yayın yasağı olduğuna fark ettim. Kimse fazla bir bilgi vermiyor üstü kapalı bilgiler yani...Paylaşımınız için teşekkür ederim, emeğinize sağlık...Selam ve Dua ile...

    YanıtlaSil
  7. Neresinden baksanız acı bir konu. Kaç yıl geçti Marmara depreminin üstünden iyileştirme yapılacağı yerde kaçak binalara ek kat hakkı tanındı. Bu bina sonrasında yıkılan 10 katlı binanın 7'si kaçakmış mesela. Ne zemin iyi, ne malzeme iyi. Lüks bina deyip biraz makyaj yapıp satıyorlar. İnsanlar da ev bizim deyip oturuyor. Ciddi ciddi önlem alınmadıkça daha çok bu tarz haberler okuyacak gibiyiz

    YanıtlaSil
  8. çok ilginç konulara değiniyorsunuz Ertuğrul Bey, olayları her açıdan değerlendirebilmek çok önemli, teşekkür ederiz paylaşımınıza:)

    YanıtlaSil
  9. ah yaaa kimse de çıkıp biz buna neden izin verdik demiyooo, cezalandırmıyooo, bizim ülke delirdiii :)

    YanıtlaSil
  10. En son ki olay 15 kişi hayatını kaybetti İstanbul'da ki yıkılan binada.En çok da şuna üzüldüm, baba ile kızının sarılarak ölmesi, enkazın altından cesetleri öyle bulunuyor yüreğim parçalandı buda yetmezmiş gibi yağmalıyorlar ha utanmazlar,gerçekten de devletin önlem alması gerekiyor artık acemi değil 1999 depreminden tecrübeli olmalı.Bizler biraz Japonya'dan biraz ders alabilirsek ne çıkar .Değerli paylaşımın için teşekkürler arkadaşım paylaşıyorum facebook sayfamda zaten sayfayı biliyorsun artık 😉

    YanıtlaSil
  11. Allah yaşatmasın acı olaylar, yıkılan sadece binalar değil, tüm Türkiye'yi etkileyen travmalar yaşanıyor. Tüm bunlar olurken yağmacılık çok iğrenç bir durum. Lakin yapılıyordur buna da katılmak zorundayım. Deprem uzmanları kritik zamanlardan bahsediyor. Önlemler bir an önce en üst seviyeye çıkarılmalı. Güzel konulara değinmişsiniz. Teşekkürler.

    YanıtlaSil
  12. Tek bir binada çıkan yangın sırasında bile hırsızlık oluyor da sokakların, mahallelerin yıkıldığı depremlerde hırsızlık olmaz mı? Zaten, hırsızlık meslek gibi bir şey. Hırsız, uygun ortamları bulunca mesleğini icra eder. Hırsızı ayıplamak değil de çalışmasını engellemek gerekir. Bunu da kolluk kuvvetleri üstlenir. Ama biliyorsunuz hırsıza kilit bile işlemiyor. İyi günler, kolaylıklar diliyorum.

    YanıtlaSil
  13. İnsanların canı söz konusu iken yağmacılığın düşüncesi bile utandırmaya yeter insanlığımızı :(

    YanıtlaSil
  14. Allah'a emanet yaşıyoruz işte...

    YanıtlaSil
  15. Cok üzücü. Cahillik,ihmal, kötü niyet hepsi bir arada .

    YanıtlaSil
  16. Dolu ve keyifli bir blogunuz var,takibe aldım. Sizi de beklerim https://dizifilmkitaptavsiye.blogspot.com/ Sağlıcakla Kalın.

    YanıtlaSil
  17. Hoş ve yararlı bir blogunuz var,sizi yeni keşfettim ve takibe aldım. Sizi de beklerim,sağlıcakla kalın.https://dizifilmkitaptavsiye.blogspot.com/

    YanıtlaSil

YORUM UYARISI : Yorumlara suç unsuru taşıyabilecek link (sadece suç unsuru taşımayan kişisel blog adreslerine izin verilir) ve her türlü telefon numarası bırakmak ve küfür, hakaret vb gibi suç unsuru olabilecek yazılar yazmak yasaktır.. Tespit edilirse yayınlanmaz.. Gözden kaçıp-yayınlananlar olursa, sonradan tespit edilirse silinir.. Teşekkürler..