23 Kasım 2020 Pazartesi

İzmir depremini bir de bizden öğrenin..En büyük tehlike gelmeden gerçekleri öğrenin..İŞTE GERÇEKLER

                   İzmir depremi gerçeği ve Yoshi Enomoto'dan deprem tedbirleri - pics (4,6)

30 Ekim 2020 tarihinde saat 15:00 civarlarında EGE denizindeki Seferihisar açıklarında şiddeti kimilerine göre 6.6 kimilerine göre 6.7 kimilerine göre ise 7'den daha fazla büyüklükte olan bir yer sarsıntısı (deprem) gerçekleşti.

Depremi, İzmir'de kaldığımız için biz de hissettik. İzmir'de zaman zaman ufak tefek sarsıntılar olur,birkaç saniye sürer sonra dururdu. Artık bu tür yer sarsıntıları, neredeyse klasik hale gelmiş, İzmir'in klasikleşmiş depremleri olarak İzmir halkında yer edinmiştir,diyebiliriz..

İzmirliler, artık her yer sarsıntısı olduğunda, önceden deneyimli oldukları (yani birkaç saniye süreceğini bildikleri) için, "Nasıl olsa,birkaç saniye sonra durur!" düşüncesi ile artık bu tür ufak tefek depremleri pek ciddiye almıyorlardı..Ancak büyük çoğunluğunda büyük bir tedirginlik de yok değildi.."Ya daha şiddetlisi olursa?!" diye..

İzmirlilerin "Nasıl olsa birkaç saniye sonra durur!" moduna girmesi..
 
İşte o korkulan da başa gelmişti. Bir 30 Ekim öğlenden sonrası, yine bir yer sarsıntısı oldu. Yukarıda da belirttiğimiz gibi, ufak tefek sarsıntılara İzmirliler alışkın olduğu için, ilk sarsıntı yine ufak çapta küçük küçük sarsıntılar başladığında, İzmirliler "Nasıl olsa birkaç saniye sonra durur!" moduna girerek her zaman yaptıkları gibi yerlerinden kıpırdamayarak, ufak tefek sarsıntının bitmesini beklemeye başlamışlardı..

Ne yalan söyleyelim bizlerde aynı modda idik..

Ufak tefek olarak gördüğümüz küçük sarsıntılar yaklaşık 1 ile 4 saniye arasında devam etti, biz de "Nasıl olsa birazdan durur!" düşüncesindeydik..Sonra 4.saniyede deprem durur gibi oldu ,ben o anda "Oh be dünya varmış!" moduna girmiştim.. Ancak aradan 1 saniyeden kısa bir zaman dahi geçmeden yer sarsıntıdı öyle bir şiddetlendi ki,yani burada bunu anlatmaya dil varmaz herhalde..Bir kaç saniye boyunca çok şiddetli bir şekilde sallandık durduk..Yani öyle sallandık ki, zannedersiniz deprem 1 saaten fazla sürmüş,o kadar uzun süre gibi gelmişti.. Ben o esnada sadece "la ilahe illallah!" diye zikir de getirmişim,defalarca sölemişim,bu zikir nasıl aklıma gelmiş o anda hiç hatırlayamıyorum,bu sarsıntı boyunca sürmüştü..

O çok şiddetli sallanma saniyelerinde, özürlü kız kardeşim "Abi annem, annem!" diye bağırmaya başlamıştı, yer sarsıntısı halen çok şiddetli bir şekilde devam ediyordu, o sarsıntı esnasında, ben de "ne oluyor?" diye hemen odamdan çıktım, bina yıkılmak üzere gibi sallanıyorduk ama bu benim umurumda değildi sanki sallana sallana doğru sesin geldiği yere gittim, kardeşim depremin şiddetinden öyle korkmuştu ki,bağırıp ağlamaya başlamıştı, o esnada biz halen sallanıyorduk, sonra annemi gördüm, kadıncağız da özürlü kızının arkasından gelip,kızını telkin etmeye çalışıyormuş, o da sağa sola sallanıyordu, "yok birşey yavrum,korkma,yok birşey!" diye..Ben de "ya tamam,tamam bak bişey yok,şimdi durur,korkma!" falan demişim..Daha sonra da yer sarsıntısı gerçekten de durmuştu..

Deprem durunca, ben hemen pencereden dışarı bakmıştım..

Herkes dışarı çıkmıştı,"tekrar olabilir!" diye..Biz de tedbir olarak dışarı çıktık ve beklemeye başlamıştık..Akşama kadar bekledik 1-2 sefer ufak tefek sarsıntılar daha olmuştu ancak sonra durur gibi oldu.. Baktık artık herkes "büyük sarsıntı olduğu için büyük enerji boşalması yaşandığı için, artık bundan sonra küçük yer sarsıntıları olur!" düşüncesi ile herkes yeniden evlerine girmeye başlamışlardı..Biz de öyle yapmıştık..

TV'i açtık İzmirde çok sayıda binalar yıkılmış,insanlar binaların altında kalmış ve çok sayıda bina da ağır,orta ve zayıf şeklinde hasarlar oluşmuş vs vs..Yani o çok şiddetli yer sarsıntısı biraz daha devam etseymiş, o orta,ağır ve zayıf şeklindeki binaların da yıkılma tehlikesi de olabilirmiş..Bırakın o hasar almış binaların yıkılmasını, o bahsedilen deprem bölgesindeki sağlam diğer tüm binalarında artık hepsi olmasa da büyük çoğunluğunun yıkılmasıda sözkonusu olabilirdi..Çünkü,bu bölge depremler açısından gerçekten de çok riskli bölgelerdir..

Bahsettiğimiz o İzmir'in deprem bölgesi, tahmin ettiğiniz gibi Bayraklı ilçesindeki özellikle de Adalet ve Manavkuyu mahalleleridir..Aslına bakarsanız Adalet ve Manavkuyu mahalleleri, EGE denizinin kıyısına yakın bir bölgede yer almaktadır..Depremin neden en çok şiddetli bir şekilde burayı hedef aldığı çok açık aslında..Denizden gelen bir deprem,doğal olarak yine deniz kıyısına yakın bölgeleri vuracaktır ve öyle de oldu zaten..

Bölgenin "yumuşak zemin"de olmasının nedenleri..

Bundan yıllar önce tam hatırlayamıyorum ama büyük ihtimalle 70'li yılların sonuna doğru (yada 80'li yılların başında) olmalı,bu bahsedilen bölgeye bizzat gitmiştik,tabii o zamanlar daha küçüktük,gençtik..Burada kalan akrabalarımızı ziyarete gitmiştik. Bölgeye geldiğimizde, her taraf toz-topraktı ve çok az sayıda parmakla sayılabilecek kadar tek tük evler vardı ve bunların boyutları da tek ve iki katlı şekilde müstakil evlerdi..Hiç çok katlı apartman falan yoktu buralarda..

O kadar çok az sayıda evler vardı ki, geri kalan büyük çoğunluğu toz-toprak yollar,tarlalar ve ufak tefek bataklıklardan oluşuyordu..Bataklıklar sanmıyorsam geçmiş dönemlerdeki yerel yönetimler yada hükümetlerin yanlış kararları nedeniyle bu bölgedeki büyük olasalıkla artık kullanımayan nehir sularını yada sulu meraları vs kurutmalarından oluşan bataklıklarmış..Böyle duymuştuk ama zaten bu bölgeden eskiden nehir falan aktığını da herkes biliyor artık,büyük olasılıkla doğrudur herhalde.. Zaten o dönemde bölgeye gittiğimizde de,atrafta çok sayıda sivrisinek de vardı,sivrisineklerin anavatanı ise malum işte bu bataklıklardı ve buralardan geliyorlardı..

Buralarda sanmıyorsam 50'li yıllardan önce hiç ev falan yokmuş,50'li yıllardan itibaren itibaren buralara tek tük 1-2 katlı müstakil evler yapılmasına izin verilmiş.. Yani nasıl oluyorsa artık, buralar deprem açısından çok riskli olmasına rağmen, imara açılmış.. Bu şekilde 80'li yılların başına kadar yavaş yavaş tek-tük evler yapılmış..

Daha sonra da sanmıyorsam 80'li yıllardan itibaren, yavaş yavaş buralardaki toz-toprak yollar asfaltlanmaya,bataklıklar kurutulmaya başlanmış ve hem mevcut olan tarlalarda hem de geri kalan kurutulan bataklıklarda ve toz-toprak yolların büyük kısmında evler,binalar yapılabilmesi için buralar iyice imara açılmaya çalışılmış..Ve denilen de yapılmış,80'li yıllardan itibaren , bu bölge iyice imara açılmış, artık koca koca binalar da dikilmeye başlanmıştı..

Yumuşak zemine bina dikmek,hele de en tehlikeli deprem bölgesinde..

BBC'nin haberine göre deprem açısından riskli olan bu bölge şöyle anlatılıyor; "Yıllar boyu tarımcılık faaliyetleri yapılan bu bölgenin yapılaşması 80'li yılların başında onaylanan planlara dayanıyor. Buranın zemini binlerce yıldır birikmiş en az 100 metre derinliğe kadar inen alüvyonlardan oluşuyor, yani yumuşak bir zemin. İnşaat mühendisi Mustafa Haluk Koter, burada daha önce 320 metre sondaj yaptıklarını ve ana kayaya rastlamadıklarını anlatırken, "Burada çok uzun sürede oluşmuş bir alüvyon tabakası var, kaya yok" diyor. Koter bu tür alanlarda yapılacak binaların çok iyi bir araştırma ve mühendislik hesaplarıyla inşa edilmesi gerektiğini vurguluyor. Yumuşak zeminler, depremde oluşan dalgaları yansıtarak, daha büyük hissedilmesine sebep olabilir. Dolayısıyla akıllara Yılmaz Erbek apartmanının çökmesinin nedeni olarak "yumuşak zemin" faktörü geliyor. Deprem ilk meydana geldiğinden P dalgaları üretiyor. Hemen ardında "yıkıcı dalgalar" olarak nitelendirilen S dalgaları geliyor. 

Dokuz Eylül Üniversitesi Yapı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Hikmet Hüseyin Çatal, "S dalgalarının alüvyonlu yumuşak zeminleri çok sevdiğini' belirtirken, "Hata yapılan yapıyı cımbızla seçer gibi gidip buluyor ve o yapıya hasar veriyor" diyor. İzmir gibi alüvyonlu zeminlerde depremlerde sıvılaşma meydana geldiğini vurgulayan Mustafa Haluk Koter ise "Zemin taşıma gücünü kaybediyor" yorumunu yapıyor. Bir bina inşasına başlayabilmek için ilk önce zemin etüdü yaptırılması gerekiyor. Bunun inşaata ek maliyeti yüzde 2 ile yüzde 5 arasında değişiyor. Prof. Çatal'a göre Yılmaz Erbek Apartmanı'nın temel projesinde veya imalat aşamasında bir hata yapılmış olabilir. Fakat konuştuğumuz diğer uzmanlar, binanın zemininde tespit edilen bir sorun olmadığını söylüyor." (1)

Düşünün bir kere..

Şimdi tam araştırmadık ama kulaktan dolma bilgilerle bu bölgenin zemini,(yukarıdaki bilgiler de dahil) bildiğimiz kadarı ile sulu meralar,nehirler vb gibi sulu otlak yerlerinden oluştuğu için çok hassas yumuşak bir zemin üzerindemiş..Bölgedeki nehirler vb sulu zemin yerler kurutularak, bataklık hale getirilmiş ,daha sonrada bu bataklıklarında üzerleri doldurularak, yapay sert bir zemin yüzeyi oluşturulmuş..Ve bu yapay sert zemin yüzeyine ise koca koca binalar dikilmiş..

Buradan şunu anlıyoruz..Aslında bu yapay sert zemin yüzeyi, sahte bir sert zemin yüzeyidir..Zemin altı tamamen kurutulmuş değil, yani sadece üzerleri toprakla örtülmüş,doldurulmuş gibi gözüküyor..Gerçekte burası bu nedenden dolayı çok yumuşak bir zemin haline gelmiş..Zaten uzmanlarda bunu söylüyor,"burası yumuşak bir zemin!" diyor.. Tabii bilimsel açıdan diyorlar, zemin alüvyon falan filan diyorlar..

Diyorlar da işte yine de inadına "buralara (yumuşak zemine) binaların dikilmesinde sakınca olmadığını" söyleyebiliyorlar..Neymiş, "işin usulüne göre yani bilimsel olursa, bişicik olmazmış!" diyorlarmış..

Bunları günümüzde söyleyen o uzmanların söylediklerini de büyük ihtimalle, yıllar öncesinde de aynı şekilde söyleyip,buralara koca koca binalar dikilmesini sağlayan uzmanlarda vardı herhalde. Peki sonra ne oldu? Alın işte,kendilerini uzman diye tanıttan bu kişilerin ne sonuçlara sebep olduklarını görüyorsunuz..Uzmanlar nedense kendilerini hiçbir şekilde sorumlu tutmuyorlar,biz "bilimsel olduğu sürece hiçbişicik olmaz!" diye uyarıyoruz diye sölüyorlar..

Uzmanların söylediğine göre, bu bölgenin zemini altında, üst zemini destekleyecek,koruyacak, kaya gibi sert bir zemin yüzeyi falan yokmuş..Yani bir nevi bölgenin zemini tamamen büyük bir "boşluktan" oluşuyor da diyebiliriz..İşte bu nedenden dolayı, bu bölge depremler açısından çok riskli ve tehlikeli bir bölge haline geliyor..

Tüm bunlar bilinmesine rağmen yine de bu bölgeye binaların dikilmesi, nasıl bir zihniyetin örneği olabilir, pek anlaşılır gibi dözükmüyor..Hele de buna deprem vb uzmanlarının onay vermesi, hiç akıl alacak bir durum değil..

Bölgedeki ölümlerden İzmir Adliyesinin de payı olabilir..

Öyle ki, bu bölge deprem açısından çok riskli olmasına rağmen ,öyle bir hata daha yapılmış ki, bölgeye İzmir'e yeni bir adliye binası/sarayı yapılabilmesı için, 1990'lı yıllarda ihalesi yapılmış ve 2000'li yılların başında da yeni Adliye Binası bu bölgede hizmete açılmasına izin verilmiş..(2;3) Zaten bu bölgeye yapılaşma izni verilerek büyük bir hata yapılmıştı.. Ardından da İzmir için çok önemli olan bir Adliye Binasını (Sarayını) da bu bölgeye dikerek, ikinci bir büyük bir hata daha yapılmış olmuştu.. 

Çünkü,bu durum bölgenin daha da değerlenmesine ve değerlenen bu bölgede daha da çok binlerce irili ufaklı küçük büyük koca koca binalar,evler,apartmanlar dikilmesine neden olmuştu.. Ve öyle de oldu.. Yeni Adliye Sarayı, böyle çok riskli ve tehlikeli bir bölgeye yapılarak, bölgenin daha da çok değerlenmesine ve bu nedenle yüzlerce,binlerce binaların yapılmasına ve on/yüzbinlerce insanın, buralara yerleşmesine yol açmıştı..

Bu gerçekten çok büyük bir hataydı. Çünkü, o dönemlerde Türkiye'nin en büyük Adliye Sarayı diye görülen bu bu adliye binası, yıllar sonra ,çok şiddetli bir depremde onlarca hatta yüzlerce kişinin ölümüne de neden olacaktı..Ve oldu da.. "Ne alaka?" diye düşünüyorsanız,işte yukarıda anlattık nedenini, ölümler göz göre göre geldi..Ama bakıyoruz, suçlu sadece mütahitler..Buraların yapılaşmasına izin veren siyasiler,belediyeler ve işin uzmanları ise, halen masum ve madur rolü oynamaya devam ediyorlar..

Gerçekten bu bölge çok riskli..Sadece riskli değil ayrıca çok tehlikeli de..

Deprem olduktan sonra akrabalarımızın evlerine gittik..Yıkılan binalardaki çalışmalar yapılıyordu,hayatlar kurtarılmaya çalışılıyordu..Dozerler, kepçelerini vurdukça ,yumuşak zeminde olan tüm bölgedeki evlerde hafif küçük sarsıntılarda oluyordu..Caddelerden otobüs,kamyon,tır gibi ağır vasıta araçları geçerken bile, özellikle de cadde kenarlarında olan evlerde hafif sarsıntılar oluyormuş,zaman zaman..Etrafta ağır ve orta hasarlı binaların yıkım çalışmalarında bile, etraftaki evlerde ciddi sarsıntılar yaşanıyormuş..Aslında bu durum depremden önce de varmış..Depremle alakalı birşey değil,yıllarca hep varmış..Deprem olmadan binaların sarsılması olayı,yıllarca bölgede var olan birşey..

Günün 24 saati sarsıntılarla iç içe yaşamak nedir biliyor musunuz? 

Yani bu bölgedeki evler,binalar, bırakın depremin sarsıntılarına dayanıklılığını, yukarıda anlattığımız nedenlerden dolayı da hafif ölçekli sarsıntılarla da karşı karşıya kalabiliyorlar..Yani bu gidişle, bu binaları depremler değil, bu hadiseler bile yıkabilir gibi gözüküyor..Günün 24 saati sarsıntılarla iç içe yaşamak nedir biliyor musunuz? Sanki Japonya'da yaşıyoruz..Ağır vasıta geçer binalar sallanır, dozerler kepçeyi indirir binalar sallanır, binalarda yıkım çalışması yapılır yine binalar sallanır..Dedik ya, buralar çok riskli bölge ve hatta çok tehlikeli bir bölgedir..

İzmir'de 30 Ekimde yaşanan o depremden sonra irili ufaklı yüzlerce hatta binlerce sarsıntı yaşanmış..Acaba bu sarsıntılara, yukarıdaki hadiseler de geçerli midir? Geçerli değilse, bunları da eklesinler, o zaman durumun vahimeyeti belki anlaşılır, O da belki..Para ve hırs insanların gözünü kör edebiliyor..uzaman olsun olmasın,farketmiyor..Suç sadece mütahitlerde değil, siyasiler ve bu işin diğer uzman kişilerde..Dediğimiz gibi bu çok bilmiş kişiler halen masum ve madur rolünü oynamaya devam ediyorlar..

Bu deprem,İzmir'in asıl depremi değilmiş!

Bir de yine uzmanlar diyorlardı ki, "Bu deprem İzmir'in asıl depremi değilmiş, bu denizden gelen depremmiş,gerçek İzmir depremi daha henüz gelmedi, gelirse eğer bu daha da yıkıcı olabilirmiş.!"

"Deprem bilimci Prof. Dr. Naci Görür, İzmir'de meydana gelen 6,9 şiddetindeki depremin beklenen deprem olmadığını, İzmir yarımadasını kesen faylarda bir hareketlik beklendiğini ve şiddetli depremlerin devam edebileceğini söyledi." (7)

Hadi gelin bir düşünün bakalım.. Bu deprem asıl deprem değil ama nasıl bir yıkıcı deprem olduğunu gördük. Ya o bahsedilen asıl Yıkıcı Deprem (İzmir depremi) gelirse, o zaman ne olacak? Nasıl bir yıkıcılık bırakır dersiniz? Hele de deprem açısından çok tehlikeli olan bu bölgede? Tahmin etmek ve düşünmek bile çok korkutucu olmalı..Denizden gelen bir depremin bıraktığı tahribata bakarak,ileride asıl depremde olabilecekleri tahmin etmek zor değil..

Bize göre "ne kadar dayanaklı binalar yaparsanız yapın, İzmir'in asıl depremine dayanıklı binalar olabileceğini pek sanmıyoruz.." 30 Ekim,deki depremde bunu yaşadık,asıl depremde neler olur,tahmin etmek çok zor..

Siyasal iktidara ve belediyelere çağrımız..

Bölgede yeni imar planları, kentsel dönüşümler falan filan yapmayı bırakın artık..Bırakın bölgedeki kentsel dönüşmleri yapmayı, hatta bölgedeki tüm binaların acilen tamamen yıkılması da gerekiyor..Asıl deprem geldiğinde bu binaların tamamı olmasa da büyük çoğunluğunun yıkılabileceğini tahmin etmek zor değil..Bu da binlerce insanımızın ölümlerine,zarar görmesine neden olabilir..

Öncelikli olarak Adliye Sarayının yıkılması gerekiyor..Çünkü,bölgenin daha çok yapılaşmasına,değerlenmesine en büyük etken bu binadır..Bu binanın yapılması,riskli olan bu bölgenin daha da değerlenmesine sebep olmuştur..Bölgedeki binaların yıkılmasından,insanların zarar görmesinden de yine bu bina , bu nedenlerden dolayı birinci derece sorumlu olarak gözükebilmektedir..

Bölgedeki binlerce tüm binaların acilen yıkılarak, bu bölgenin BOŞ bırakılarak ağaçlandırılması,oyun park yerleri,hayvanat bahçesi vb gibi gezi alanlarının yapıllması daha mantıklıdır.. Bölgede kalan tüm vatandaşlarımızın ise deprem açısından daha risksiz olan bölgelerde yeni yerleşim yerleri yapılarak, oralara yerleştirilmelidirler..

Bir an önce bunlar gerçekleştirilmelidir..Bu tehlikeli bölgeye yeni imar yapılara ve kentsel dönüşümmlere izin vermek, toplu cinayet işlemekten faklı olmayacaktır..Yeni asıl yıkıcı İzmir depremi gelmeden,herkes aklını başına toplasın..Bizden söylemesi..

Japon Yoshi Enomoto'dan Türkçe deprem tedbirleri..

                                              Deprem tedbirleri pic(6)

Şimdi sizleri Türkiye'de yaşayan youtuber Japon arkadaşımız Yoshi Enomoto ile baş başa bırakıyoruz..Sizlere izmir depremi ile ilgili güzel ve faydalı bilgileri de var..Hadi size iyi seyirler..


KAYNAKLAR;
----------
(1) İzmir depreminde yıkılan bir binanın anatomisi
https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-54975485
ET:23.112020
(2) "İhalesi 1990 yılında yapılmış olup, inşaatın taahhüdü Çeçen Şirketler Grubu’na ait, IC Holding’e bağlı İçtaş İnş. San. ve Tic. A.Ş. fırmasmdadır. Sözleşme gereği 30.10.1995 gününde bitirilmesi düşünülen yapının temeli, 04.07.1992 tarihinde dönemin Başbakanı Süleyman Demirel tarafından atılmıştır. (....)ilk ihalesi 30.05.1990 yılında yapılmış olan projenin keşfinin dolmasıyla, Şubat 2000’de tasfiyesi yapılmıştır.
https://www.alarko-carrier.com.tr/tr/kurumsal/medya/basindan-haberler/turkiyenin-en-buyuk-adliye-sarayi---zmir-adliye-sarayi-kompleksi
ET:23.112020
(3) 14 yıldır bitirilmeyen inşaat, Bakan kibarca uyarınca bitiverdi
İzmir Adliyesi inşaatı tam 14 yıldır tamamlanamamıştı. Adalet Bakanı Çiçek müteahhidi Ankara'ya çağırıp, "bir an önce bitirilmesi uyarısında" bulununca Adliye binası 12 Haziran'da açılmaya hazır hale geldi.. 33.5 milyon dolara maloldu.. 1990 yılında yapımına başlanan, 15 bakan ve 8 başbakan eskiten İzmir Adliyesi'ne bugüne kadar ortalama dolar kurundan 33.5 milyon dolar ödendi. 107 bin metrekare kapak alana sahip İzmir Adliyesi'nin yüzde 60'lık bölümü, resmi açılış yapılmamasına rağmen hizmet veriyor. Adliye'de ceza, hukuk, tüketici ve aile mahkemeleri ile idari bölümler bulunuyor.
http://www.gazetevatan.com/14-yildir-bitirilmeyen-insaat--bakan-kibarca-uyarinca-bitiverdi-28343-ekonomi/
Faruk MANGIRCI |  22 Mayıs 2004
ET:23.112020
(4) https://www.milliyet.com.tr/gundem/afaddan-son-dakika-izmir-depremi-aciklamasi-6343082
https://www.milliyet.com.tr/gundem/afaddan-son-dakika-izmir-depremi-aciklamasi-6343082
ET:23.112020
(5) Yoshi Enomoto
https://www.youtube.com/c/YoshiEnomoto/videos
ET:23.112020
(6) Deprem Olunca Ne Yapmalıyız? JAPONYA'dan Dersler - DEPREM ANINDA ÖNEMLİ 10 NOKTA
https://www.youtube.com/watch?v=GhnkeF-JVEo
ET:23.112020
(7) Prof. Dr. Naci Görür: İzmir’deki deprem beklenen deprem değil
https://www.sozcu.com.tr/2020/gundem/prof-dr-naci-gorur-izmirdeki-deprem-beklenen-deprem-degil-6107441/
ET:24.112020

✔ Blogger Author by Ertuğrul Yıldırım 🙂💓

9 yorum:

  1. Çok geçiş olsun.
    Yumuşak zemine bina yapılması yasak olmalı, bina istediği kadar güçlü olsun zemin berbatsa yine çöker:(
    maalesef ülkede müteahhit denen kesim biliyorsunuz ilkokul mezunu, paragöz, ucuza yapayım, ucuza çıksın, nasıl kâr ederim tipler...öte yanda 4 yıl mimarlık, mühendislik okuyanlar iş bulamıyor, emekliyse ay sonunu zor getiriyor, evleri bu açgözlü, cahil müteahhitler yaptıkça çok çöker:(

    YanıtlaSil
  2. Ben 99 yılındaki Gölcük ve Bolu depremlerinde İstanbul'da yaşıyordum. 2 sarsıntıyı da hissedip sonuçlarını gördüm. İzmir'dekinde evimin zemini nedeniyle ilk kez sansıntıyı hissedince zaten ilk tepkim "yıkıldı bir yerler, gitti çok insan" oldu. Malesef hiç önlem alınmayacak yine, belki yeni yeni binalar dikilecek yıkılanların yerine.

    YanıtlaSil
  3. Çok çok geçmiş olsun. Bu betonlaşma bize çok kötüye mâl olacak ama haydi hayırlısı. :(

    YanıtlaSil
  4. 99 depreminde hastane nöbetindeyim.45 saniye geçmek bilmemiş ve hastaları servisten tahliye edip,hastane bahçesinde oturmuştuk.Zorlu bir deneyimdi o yıllar.Geçmiş olsun İzmir'imize de...

    YanıtlaSil
  5. aman aman daha yıkıcısı gelmesin izmire de istanbula da gelmesin hiç bir yere gelmesin.

    YanıtlaSil
  6. çok geçmiş olsun tekrar Ertuğrul Bey, Allah beterinden korusun, paylaşımınız için teşekkür ederriz...

    YanıtlaSil
  7. Geçmiş olsun. Meslekten biri olarak her zemine uygun temel teknikleri kullanılarak bina inşa edilebilir. Yapıldığında dünyanın en yüksek binası olan 88 katlı Petronas kuleleri deprem bölgesinde olmasına rağmen zayıf bir zemine oturtulmuş bulunuyor. İlk akla gelen betonarme kazıklarla zeminin taşıma gücünü arttırmak. Elbette bir yönetimsel zafiyet söz konusu. Bu bölgenin rant alanı olarak öne çıkarılması, imara açılması, yeterli zemin etüt ve ıslahlarının yapılmaması, standart dışı malzeme kullanımı, proje ve işçilik hataları böyle vahim sonuçlar doğurabiliyor. Deprem bir on beş saniye daha sürse can kayıpları çok daha fazla olabilirdi. Bütün yıkılan binaların aynı bölgede olması bende bakanlık ve belediye denetimlerinin yeterli olmadığı düşüncesini doğuruyor. Deniz kumu kullanılmış, olacak şey değil tabii bu. Bana göre İzmir'de görülebilecek en büyük deprem 30 Ekim depremi. Buna rağmen Bayraklı hariç İzmir'in gecekonduları dahil hiçbir bölgesinde yıkılan bina olmaması sevindirici. Depremi İzmir Güzelyalı'da deniz kıyısındaki evimizde yaşadım. Duvarların sallanması ürkütücüydü ama en ufak bir çatlak oluşmadı. Bulunduğumuz yer mesafe bakımından Bayraklı'dan daha yakın depremin merkezine. Biz ne dersek diyelim, hepsi unutulacak bunların.

    YanıtlaSil
  8. Çok geçmiş olsun Allah beterinden korusun..

    YanıtlaSil

YORUM UYARISI : Yorumlara link ve telefon numarası bırakmak ve küfür,hakaret vb gibi suç unsuru olabilecek yazılar yazmak yasaktır..Tespit edilirse yayınlanmaz..